Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Kinik Diogenes üzerine konuşuyorum.
Bu konuşma iki videodan oluşuyor.
İlk videoda onun sürgün deneyimini ve bu deneyime bağlı olarak geliştirdiği “dünya vatandaşlığı” anlayışını antik kaynaklardaki anlatımlardan hareketle ele alıyorum.
“Sürgün mü? Beni en fazla nereye fırlatabilirler? Evrenin dışına fırlatamazlar. Nereye gidersem gideyim, orada Güneş, Ay, yıldızlar, düşler, işaretler ve tanrılarla konuşmam olacaktır.” (Epiktetos 3.22.22)
Diogenes’in sürgünü üzerinde en fazla duran yazarlardan Julianus’a göre, Diogenes bir yerde sürgününü ilahi bir yönlendirmenin sonucu olarak da görmüştür. Serbest bırakılmasına rağmen bulunduğu Korinthos’tan ayrılmaz, bunun nedeni, Korinthos’un Atina’dan daha fazla lükse batmış ve bu yüzden Diogenes gibi daha güçlü ve daha cesur bir ahlakçıya ihtiyaç duymuş olmasıdır. Başka deyişle, tanrılar Diogenes’i ahlaken arındırması için Korinthos’a göndermiştir.
Ayrıca Diogenes sürgün edildiği için şöhretsiz biri olmamıştır, İskender’le olan meşhur karşılaşması bunun kanıtıdır, o İskender tarafından ciddiye alınmış biridir. Özgürlüğünü yitirmemiştir, üzerinde hiçbir politik baskı yoktur, Aristoteles’ten daha özgür bir şekilde kahvaltı yapabilmiştir. Konuşma özgürlüğünü (παρρησία, parrhêsia) hiçbir zaman yitirmemiştir.
ikinci videoda Kinik Diogenes’in köle olduğu halde kendisini nasıl özgür olarak görüp insanlara tanıttığını ve fıçıda yaşam olarak özetleyebileceğimiz marjinal yaşam deneyimiyle geleneksel toplum anlayışını nasıl eleştirdiğini anlatıyorum.
Diogenes kimsenin elinden özgürlüğünü alamayacağı bir bireydir. Epiktetos’un deyişiyle, herhangi birinin ona kanca atma tehlikesi yoktur, çünkü kendi kişisel ve varoluşsal kimliği dışındaki her şeyden kolayca ayrılabilen biridir. Diogenes, Stoacıların talih anlayışını andıran bir şekilde, her şeyin insana geri alınmak üzere verildiğini bilir. Ruh yüceliğiyle, kendisinden hiçbir şeyin zorla alınamayacağını öğrenmiştir, zira yeryüzünde sahip olduğu hiçbir şey yoktur. Başka insanlara göre sefalet ya da yoksulluk içindedir, ancak aynı zamanda bu ona açgözlülerin, dolandırıcıların, haydutların ve hırsızların arasında güvenle yaşama imkânı sunar. Benzer bir yaklaşımı Diogenes’e atfedilen, Phainomakhos’a yazıldığı varsayılan mektuplardan birinde de görürüz. Diogenes bu mektupta yoksulluğun insanın malvarlığının olmaması olarak görmez. Ona göre, asıl yoksulluk, İskender gibi, her şeye sahip olmayı istemek ve bunu da zorlayarak yapmaktır. Diogenes bu tür bir yoksulluk içinde olmadığını, dolayısıyla kimsenin karada ve denizde kendisine karşı savaşmadığını, başka deyişle güvende olduğunu belirtir. Bu, krallara özgü bir yaşamdır. Dahası, bu yaşamdan duyduğu mutluluk da tanrıların mutluluğunu andırır.
Dr. C. Cengiz Çevik