Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
13 Aralık 2018 tarihinde, saat 19’da Komşu Kapısı Derneği & Opus Noesis işbirliğiyle “Kinik Felsefe ve Toplumsal Kimliğin Reddi” başlıklı bir etkinlikte sohbet edeceğiz. Katılım ücretsizdir, 50 kişiyle sınırlıdır, detaylara şuradan ulaşabilirsiniz: https://www.facebook.com/events/2296036067091280/
Cicero, felsefeyi gökyüzünden yeryüzünde indirenin Sokrates olduğunu söylemişti. Kastettiği şey, felsefede inceleme konusunun, doğadan insana ve onun toplumsal varlığıyla katıldığı kent yaşamına kaydığıydı. Sokratesçi geleneğin ilk meyvelerinden olan Kinik felsefe sadece teoride değil, aynı zamanda pratikte de bir yaşam tarzı olarak insanın toplumsal kimliğini toptan reddeder. Bu yüzden Kinikler, toplumu meydana getiren tüm değer yargılarını, politik kurumları, yasaları ve elbette politikacıları daimî olarak protesto eden bir yaşam tarzını benimsemiştir. Bu yaşam tarzı diğer felsefe ekollerinin de idealize ettiği erdemli yaşam ülküsünü merkeze yerleştirirken doğayı rehber edinir. Toplumsal olan ile alanın karşısına doğal olan ile alanı çıkarır; insanı toplumsal kimliğinden sıyırarak doğal kimliğini bulmaya çağırır. Bu çağrı bugünün dünyasından nasıl okunmalı ve bugünün insanlarına ne verebilir? “Delirmiş Sokrates” olarak felsefe tarihinde tanımlanan Kinik Diogenes, Sokrates’ten farklı ne söylemişti? Başka hiçbir Yunan felsefe ekolünde görmediğimiz ölçüde toplumsal muhalefetin sergilendiği kinik yaşam tarzı, bugün şikayetçi olduğumuz evrensel politik ve toplumsal düzlemin tüm unsurlarına karşı bize felsefî bir temel sunabilir mi?