Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Sıklıkla denir ki, Aziz Hieronymus 14. yüzyıldan 16. yüzyıla dek en çok resmedilen dinî figür olmuştur, bunun tek istisnası İsa ve çevresidir. 3. Yüzyılda yaşamış olan Aziz Hieronymus birçok resimde aslanla tasvir edilmiştir. Kimileyin aslanın patisini iyileştirir, kimileyin doğada sever, kimileyin aslan çalışma masasının önünde uzanır, bunlar gibi birçok tasvir vardır. Peki, bu hikayenin aslı nedir?
Öncelikle kısaca Aziz Hieronymus’tan bahsetmek gerekirse, üçüncü yüzyılda yaşamış olan Hieronymus dört büyük Latin Kilise Babası’ndan biriydi. Zengin bir ailede doğmuş, dolayısıyla birçok resimde tasvir edildiği gibi zengin bir kütüphaneye sahip olmuştur. 30 yaşında vaftiz olana dek pagan yaşamı sürmüş ve kitaplar yoluyla pagan geleneğinin edebî ve felsefî temelini öğrenmişti. Bu arada İsa’nın yaşamını ve öğretisini de araştırmış, ancak onu asıl etkileyen pagan dünyasının kalemleri olmuştur. Pagan ve Hıristiyan dünyalarının tam ortasında yaşamış olan Aziz ve düşünürlerin yaşadığı ortak pagan ızdırabını hissedince, geçmiş yaşamından duyduğu pişmanlıkla kendini Arabistan’da çöle vurmuş, keşiş olup arındığını hissedene dek oruç tutmuştur. Öğrenme aşkı hiçbir zaman tükenmeyen bu büyük Aziz, mektuplarında bu tür keşişçe oruç tutmanın anlamını ve yöntemini anlatmış, yine bu tür bir arınmanın gerçek bir Hıristiyan olmak için ne anlama geldiğini ortaya koymuştur.
Aziz Hieronymus aynı zamanda Hıristiyan dünyasının ilk büyük Latin çevirmenlerinden biridir, Kutsal Kitap’ın Latinceye ilk tam ve muteber çevirisi ona aittir. Dille ilgilenmiş, Latince, Yunanca ve İbranca’da uzmanlaşmıştır. Romantik bir perspektifle, belki bu dil çalışmasının da vaftiz sonrasındaki arınma sürecinde etkili olduğunu düşünebiliriz. Çünkü tüm dil çalışmasının odağında artık pagan dünyası ve metinleri değil, Kurtarıcı’nın, yani İsa’nın yaşamı ve öğretisi vardır. Bethlehem’e gidip manastıra kapanmış ve kendini sadece okuma ve yazmaya adamıştır, nitekim üzerinde durduğumuz aslan hikayesi de burada yaşanmıştır.
Bu hikayenin en eski kaynakları Beauvais’li Vincent’ın 1244’te tamamlanan Speculum Historiale’si ve azizlerin yaşamlarını ele alan Voragine’li Jacobus’un 1260 tarihli Legenda Aurea’sıdır.
Efsaneye göre Aziz Hieronymus bir akşam diğer rahiplerle birlikte manastırda ders dinlerken, birden bir aslan içeri girer, diğer rahipler kaçarken, tahmin edebileceğiniz üzere, Aziz Hieronymus kaçmamıştır. Aslan Aziz Hieronymus’a yavaşça yaklaşmış ve diken batmış olan patisini göstermiştir. Bunun üzerine Aziz Hieronymus aslanın gözlerine bakarak ne kadar acı çektiğini görmüş, kimilerine göre diğer rahipleri çağırmış ve aslanın yaralı patisini yıkayıp dikkatli bir şekilde sarmalarını söylemiştir. Rahipler denileni yapmış ve aslanın patisi zamanla iyileşmiştir. Kimilerine göreyse aslanı iyileştiren bizzat Aziz Hieronymus’tur, dikeni özenle çıkarmış ve bitkilerden hazırladığı bir losyonu sürmüştür. Hangi anlatı geçerli olursa olsun, neticede bu olaydan sonra aslan evcilleşmiş ve uysal bir kedi gibi rahiplerle birlikte yaşamış, hatta onlara işlerinde yardım etmiştir.
Şimdi bu hikayeyi konu edinen bazı resimlere bakalım:
sayın çevik
görsellerin künyelerini belirtmemişsiniz(kim yapmış, kaç yılında yapılmışlar, hangi müzenin sayfasından ya da hangi katalogdan buldunuz vs) ve dipnot kullanmamışsınız. siz dipnotsuz yazı yazmazsınız biliyorum.
bundada bir subliminal mesaj vardır muhtemelen 🙂