Patriarchy‘i patriyarşi diye yazdım, bilmem sorun olur mu. Terim Yunancadaki πατριαρχία’nın (patriarchia) bire bir çevirisi, hatta transliterasyonu. πατριά (patria) “aile” anlamındadır, -αρχης ise “yönetici”, yani ikisi birleşince “aile reisi” anlamındaki πατριάρχης (patriarches) terimini doğuruyor, πατριαρχία işte bu πατριάρχης’in oluş durumunu gösteren soyut halidir, Türkçe düşünürsek: “aile reisliği”.
Ancak terim “aile” bağlamında kalmamış, önce Kilise sonra da devlet idaresini anlatır olmuştur. Aile de, Kilise de, devlet de çağlar boyunca eril egemenliğin temsilidir, buna bağlı olarak feministler partriyarşiyi kadının baskılandığı bir egemenlik sahasının bütüncül adı olarak okumuştur.
Peki patriyarşi öldü mü? Bu da nereden çıktı?
Sabah reason.com‘da Cathy Young‘ın aynı başlığı taşıyan yazısını (Is The Patriarchy Dead?) okudum. Yazar da Hanna Rosin’in The Patriarchy Is Dead. Feminists, accept it başlıklı yazısına atıfta bulunuyor. Şöyle özetleyelim: Rosin patriyarşinin öldüğünü ve geçmişte feministlerin şikayet ettiği bilhassa kamu hayatındaki bütün eşitsizliklerin giderildiğini iddia etti, bunun üzerine ortodoks feministler, ki onlar da aralarında bir hayli bölünmüştür aslında, Rosin’i mansplaining‘le suçladı, yani erkekçe açımlama yapmakla.
Tekrar döneceğimi söyleyerek şimdilik burada bırakıyorum.
Biraz düşünelim.
Geri bildirim: (3) Patriyarşi öldü mü? (Liberal feminizm açmazı) | jimi the kewl resmi blog! (C. Cengiz Çevik)