Kendisiyle on dakika konuşabilmek için on yılımı tartışmasız feda edebileceğim, sabaha karşıların determinist filosofu Seneca’nın Epistulae Morales 49.12’de dile getirdiği bu söz, filosofun tragedya eserlerinde örnek aldığı, Yunan’ın Romalı tragedya-severlere elli ayaklı tanrı gibi görünen Euripides’e (Phoen. 469) aittir.
İfadenin öncesinde ve sonrasında mektup muhatabı Luciliusçuğu karşısında bir kez daha hisleniyor gibidir. Çevirelim, kaz yanmasın. Hafif yanık olursa şey yapın.
“… [11] Ölümle yaşamı ayıran çizginin, en kısasının deniz yolculuğunda olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun; her yerde eşit kısalıktadır bu çizgi. Ölüm her yerde kendini bu kadar yakında göstermez, bu kadar yakında değildir ölüm. Dağıt şu zulmeti, sana sunmaya hazırlandığım bilgilerin yolunu kolaylarsın. Zira doğa bizi kolay öğrenir yarattı, bize tam pişmemiş ama pişebilecek bir akıl bahşetti. [12] Adalet üstüne, ihtilaflı inanç üstüne, ılımlılık üstüne, her iki [kadının ve erkeğin] utanma duygusu yani yabancı bir bedene yabancı olma üstüne, kendini koruma üstüne, haydi tartış benimle! dolambaçlı yollara sokmak istemezsen beni, pek kolay varırım varacağım yere, hani o tragedya yazarının dediği gibi ‘
hakikatin dili yalındır‘, hiç gereği yok gerçeği çarpıtmanın, büyük işler peşinde koşan ruhlara hiç yakışmaz böylesi! Hoşçakal!”
Çev. C. Cengiz Çevik