Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
>
Algıda seçicilik olarak adlandırılan şeyde en ilkel boyutta da olsa bir estetik kaygı yatıyor sanki. O rengi seçmek, o kokuyu koklamak, o sesi duymak, o savaşı yaşamak, o huzura ermek. Bunların hepsi basit bir kandırmaca da olabilir; beyin kendi kendine bırakmıyor insanı; şakasız gün geçirmiyor. Nereye baktığınız çok önemli. Zira herkes doğru yere bakamaz. Her doğru eğridir demişti Nietzsche. Siz eğri‘nizsiniz. Derdiniz de estetik kaygınız.
>Sen daha iyisini anlatana kadar en iyisi bu.
>Dışarı ile neredeyse diğerlerini yadsıyacak ölçüde bağımlı olduğumuz yetinin “görme” dolayısı ile “göz” olduğunu ele alacak olursak; herşey estetiktir belki de? ” O sesi duymak ” da tuzu, ” o kokuyu koklamak ” da biberi olsun; “tasarımızın”! Mesele dağa çıkmak mı, bulut olmak mı, Tanrı olmak mı; öyleyse hakikat için? Daha doğrusu arayış “A priori”sinin vereceği sonuç hazzı!Hakikate ulaşmak için tüm nesneleri “bilmeliyiz” demişti Nietzsche…
>Neden Hakikata ulaşmayı istiyoruz? Bütün olup bitenlerin bir rüya gibi hakikat olmadığını neden düşünmüyoruz. İnsan hiç bir şeyi görmez ya.