Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

>Avraham’a Selam Olsun!

>

Avraham’a Selam Olsun! (אברהם “אברם” גרנט)

Cengiz Çevik

Avram nasıl Avraham olduysa, bu gece görüldü ki, bizim BLUES’un başındaki Avram da aynı şekilde bir yere geldi, getirdi. “Çokların Babası” oldu. (Latincede “aura” insana yarar getiren gün ışığı, bu dünya, yeryüzü manalarındadır.)

Maçı baştan sona izledim, izlemeliydim.

Sanırım Chelsea bu seneki CL’de Fenerbahçe maçlarından sonraki en rahat maçını oynadı. [Fenerbahçe’yi rahat geçmesini beklemiyorduk, ancak defans özürlü Sevilla’nın (Liga’da liderle arasındaki puan farkı hafta itibariyle 23!) karşısında aldığı üst üste gelen tesadüfler silsilesine dayalı galibiyetler bizi yanıltmış olmalıydı ya da İngiliz basınının özellikle de Mirror’ın sürekli Avram ve Chelsea hakkında bol bol yergi içeren haberleri, columnist’lerin (köşe yazarları, ancak istatistik yazanlar için de bu tabiri kullanabiliyorlar) sürekli “takım içinde sorun olduğuna dair” yazıları bize “Fenerbahçe’nin çektiği en iyi kura” lafını söylettirmişti.] Bu gece baktım da Chelsea’de ilginç bir hava var,”iyi bir kura”lıktan eser yok. Adamlar ligde ve CL’de başka türlü oynuyor, “bu takım nasıl birlik içinde oynayabilir?” diye retorik bir soru sormanıza sebep olabilecek kadar çok vakanın yaşandığı bir ortamda bir golle herkes birbirine sarılabiliyor, gol yediklerinde birbirlerini avutabiliyor. Çok ilginç. Çok örnek verilebilir bu çelişkili duruma dair, örneğin “Ben Haim’in Mourinho için buraya geldim, Grant varsa kalmam” demesi gibi ( http://getir.net/ost ), daha birçok vaka sürekli medya tarafından eleştiri malzemesi olarak kullanıldı. Buna karşılık Avram anti-Mourinho gibi davranarak medyaya en azından kendi ağzından malzeme vermemeye çabaladı. Başarılı da oldu. Yeri geldi medyayı protesto etti. Asıl konuya, yani bu geceki maça geçmeden evvel Avra(ham)’ın kazandıkları Everton maçı sonrası medyaya verdiği demeci sizlerle paylaşmak istiyorum, işte protestonun göbeğindeki sorulara ve cevaplara bakın!

Q: A deserved win Avram?

Grant: ‘Yes.’

Q: What particularly pleased you about the performance?

Grant: ‘I’m pleased.’

Q: What in particular pleased you?

Grant: (after an eight second delay): ‘I don’t know.’

Q: Is it a relief to win here?

Grant: ‘Yes.’

Q: You seem lost for words by the performance. Are you more satisfied with the performance or the victory?

Grant: ‘Both.’

Q: You seem distracted. Do you have a problem?

Grant: ‘No problem.’

Q: Is there an issue?

Grant: ‘No. I’m ok. I have nothing to say.’

Q: Do you have a message for the Chelsea fans?

Grant : ‘You represent the Chelsea fans?’

Q: They must believe you are still in the title race, do you have a message for them?

Grant: ‘No message.’

Q: Does this result mean you are back in it now?

Grant: ‘I don’t know.’

Q: How many steps have you climbed to undertake this press conference?

Grant: ‘I don’t know.’

Q: You seem less voluble than usual. Is it because of Sky TV moving the game to a Thursday?

Grant: ‘Maybe it’s because of you. I don’t know. I am ok.’

Q: You are saying that you don’t know if you are still in the title race?

Grant: ‘No.’

Q: Is it easier to say nothing Avram?

Grant: ‘I don’t know what to answer. It is a good question. I don’t know what to answer.’

Q: Is this because of Sky?

Grant: ‘No. Sky is ok. I enjoy watching them.’

Q: Is it a protest against newspapers?

Grant: ‘No. Why?’

Q: Why else would you come in and refuse to answer our questions?

Grant: ‘I answer every question.’

Q: You are two points behind Manchester United and you don’t know if you are still in the title race?

Grant: ‘No.’

Q: Have you told the players that you don’t know if you are back in the title race?

Grant: ‘What I tell the players is something else. You want me to tell you what I say to the players?’

Q: We just want you to answer the question, really. Are you in the title race?

Grant: ‘I don’t know.’

Q: Would you not like to gain some positive publicity for the result rather than this bizarre silence?

Grant: ‘I’m sorry. You can write whatever you want and I can answer what I want.’

Q: Do you feel under pressure to deliver a trophy. Is that the reason for the monosyllabic answers?

Grant: ‘No.’

Q: Are you upset? Do you feel you have been misrepresented?

Grant: ‘Maybe I have said because it is a bad season.’

Q: Did Michael Essien faint?

Grant: ‘He had some problems, but he is ok.’

Q: Michael Ballack?

Grant: ‘Injured.’

Q: What’s his problem?

Grant: ‘Ask the doctor.’

Q: He’s not here Avram.

Grant: ‘Well call him then.’

Q: Have you ever played the yes/no game Avram?

Chelsea press officer: ‘This is going nowhere. Let’s end it.

Kaynak: http://getir.net/osu

“Avram’ın başarısı bu” demeye çoğu kişinin gönlü razı olmuyor, Yahudiliğinden ötürü böyle bir tavır alanların olup olmadığını bilmiyorum (ancak şöyle bir durum var, bir forumda görmüştüm, bir İsrailli Chelsea taraftarı çıkıp da “Tamam ben ülkemi seviyorum,Chelsea’nin başında bir Yahudi bulunması hoşuma da gidiyor ancak takım onunla başarısız olursa, ben gitmesini isterim.” demek zorunda kalabilmişti: http://getir.net/osv Acaba merak ediyorum anti-siyonizmin çekiciliğinden midir nedir ancak bir Yahudi ya da bir Müslüman Chelsea’nin başına geçtiğinde bu tarz “savunma” amaçlı yazılar yazılması, hemen gardın alınması gerekiyor. Bir nevi modern dünya işkencesi! “Kötü bir şey” olma ya da “kötü bir şey yapma” ihtimalin için özür dilemek ya da açıklama yapmak zorunda kalman! Havaalanında üzerine ilaç sıkılması, bir nevi düşüncede kölelik!) ancak şu var ki Chelsea’li taraftarların büyük ölçüde Mourinho’nun ardından Grant’ın takımın başına geçmesinden hoşlanmadığı aşikar. Bunu Chelsea forumlarında dolaştığınız zaman, üyelerin çoğunlukla hangi avatarları, hangi imzaları profillerine eklediğini ya da mesajlar yazdığını incelediğiniz zaman da görebiliyorsunuz. Özellikle de Fenerbahçe’nin Kadıköy’de yendiği maçın ardından, hiç de kötü denemeyecek bir futbol ortaya koymuş olmasına rağmen takımlarını nasıl da eleştirdiklerini okumuştum. 2-1’lik sonuçtan memnun kalmamışlar, yüzlerce mesaj içinde bir iki tanesi dışında suçu tümüyle Drogba ile Avram Grant’a yüklemişlerdi. (Gscimbom gazetelerinden birinde bu hususu işlemiştim, merak eden bakabilir.) O zamanlar yazmış maç yazısında ben de benzer görüşler sunmuştum, evet Drogba bu gece ne kadar isabetli şutlar çekmişse, o gece o kadar -ve daha fazlası- beceriksizce/bencilce oynamıştı, evet Grant Lampard’ı oyundan alarak göbeği boşlamış, Fenerbahçe’yi küçümsemişti. (Gerçi neden küçümsemiş olduğunu Londra’daki maçta anladık, zira Fenerbahçe gerçekten de “küçümsenesi” bir futbol ortaya koymuştu.) Şu da vardı oysa Lampard oyunda kaldığı sürece ne olmuştu? Bu gece olanlar olmamıştı, 90 dakikayı tamamlasaydı büyük ihtimal yine bir şey olmayacaktı. Ama bir suçlu bulunması gerekiyordu, öyle ya fanlardan birinin deyimiyle “Barnsley’in bile yenebileceği” Fenerbahçe’ye (Fenerbahçe’nin kötü futboluna rağmen) 2-1 yenilmişler ve bunu açıklayabilecek bir günah keçisi bulunması gerekmişti. Brezilyalıları ve yönetimi eleştiremeyen, bu yüzden suskun ve hisli çocuk Kezman’ı eleştirebilen Fenerbahçe medyası gibi İngiliz medyası ve Chelsea fanları için baş suçlu Avram’dı, ikinci günah keçisi ise Drogba’ydı. Belki üçüncüsü ise Malouda’ydı.



Aslına bakılırsa buraya kadar anlattıklarım Chelsea’nin Fenerbahçe maçlarıyla alakalıymış gibi dursa da, bu geceyi de aydınlatıyor. Bir kere Drogba’nın isabetli şutlarının, Lampard’ın bir hafta önce ölmüş annesi ( http://getir.net/osw ) adına sahaya çıkmış olmasının, finalin Moskova’da olmasından ötürü başkan Roman’ın (=Deus) belki de hiç olmadığı kadar Chelsea’nin bir üst tura yani finale çıkmasını istemesinin sonucu, Chelsea Liverpool’u yendi. Maç uzatmalara gitmişse de, ben Chelsea’nin zorlandığını hiç düşünmüyorum. Baştan sona üstün oynadı Chelsea (Fenerbahçe maçlarında olduğu gibi) ancak neticeye ulaşmada biraz gecikince, skor geldi dayandı 3-2’ye.

Bana kalırsa en başta bahsettiğim her türlü olumsuz habere, yaşanan olaya rağmen sahadaki birlik duygusu Chelsea’ye başarıyı getirdi. Gerçekten incelenesi bir konu, bakın şaşırtıcı bir örnek vermek istiyorum, bugün bile Mirror’da Oliver Holt bakın hangi konuyu ele almıştı:

“Drogba is a pain who can take tantrums to Spain”

Olacak şey değil, değil!

Yazısı şöyle başlıyor:

“There are many players in the Chelsea team who I admire.

Didier Drogba is not one of them. There are many foreign players who have added substance, style and character to English football.

The Drog isn’t one of them, either. I’m sorry, but it’s got to the point with Drogba where his behaviour has become so irredeemably pathetic, he’s bringing the Premier League into disrepute.”

Ve asıl darbeyi indiriyor:

I wish he’d just go. I wish he’d make good on one of the threats he utters from time to time and inflict himself on Serie A or the Primera Liga instead of us.”

Kaynak: http://getir.net/osx

Bu tarz haberlere dair o kadar çok örnek verebilirim ki, sanki medya pahalı oyuncağını (Mourinho) kaybetmiş de yeni somurtkan, çirkin, ucuz peluş bebeğiyle oynamaktan haz duymadığı için onun başarılı olmasını istemiyor, sürekli oyunculara ve teknik yönetime eleştiri getiriyor, yıkmaya çalışıyor.

Spiegel’in bile Ballack’la yapmış olduğu röportajda sorduğu soruya bakın:

SPIEGEL: Is the team successful in spite of its manager?

Ballack da şöyle cevaplıyor:

Ballack: Is that possible? The team certainly has enough class.

İşin tuhafı evvelce sorulan iki soru sırasıyla şöyle:

SPIEGEL: Is it true that players refer to Avram Grant, your Israeli manager at Chelsea, as ‘Average Grant?’

SPIEGEL: Grant was an unknown quantity when he replaced José Mourinho, and he’s considered a protégé of the club’s owner, Roman Abramovich. Is this noticeable?

Kaynak: http://getir.net/osy

Yani önüne gelen İngiliz olsun, olmasın Grant’tan nefret ediyor. Hatta onun futbol anlayışını: “unreciprocated love” yani “karşılıksız aşk” olarak nitelendiren bile var! Meğerse Chelsea’li futbolcular Avram’a ‘Average Grant’ diyorlarmış da, Spiegel’in Ballack’a sorduğu “bu haber doğru mu?” minvalindeki soruya, onun “evet o haberleri okudum” minvalindeki cevabı Jason Burt’u tatmin etmemiş olacak ki “Ballack has “read” that the players have a dismissive nickname for Grant – but doesn’t refute it.” şeklinde manalı yaklaşabiliyor. Garip!

Kısacası bu kadar yerin dibine sokulup çıkarıldığı bir ortamda önce Manchester’i, daha sonra da Liverpool’u yenerek Premier League’de liderle puanları eşitledi, CL’de ise Moskova / Final biletini aldı.

Bütün İngiliz medyasını da yenerek çifte kupayla sezonu kapaması için Avram’ın önünde sadece bir takım var: İngiliz gazetelerinde “İngiltere’nin en sinirli insanı kimdir?” anketlerine konu olabilecek kadar ateşli olduğu yüzüne de yansıyan Ferguson’ın, futbolun bu seneki MVP’si C. Ronaldo’lu Manchester’ı var. Avram “troublemaker” adamlarıyla geçen hafta Manchester’ı yendi, yine yenebilir mi? Yenebilir. Abramovich Moskova’da kupayı kazandığında (Victor=Abramovich eşitliğini başta kurduğum Roman = Deus eşitliğiyle değerlendiriniz) elbette ki Avram’ın Avraham’lığı tescillenmiş olacak, Tanrı İbrani peygamberine “yürü ya kulum” demiş olacak. İşte o vakit medya çıksın da Avram’ın suratsızlığını, işe yaramaz görünen renksizliğini, Mourinho’nun karizmasıyla karşılaştırsın bakalım! Oysa başarı dediğimiz şey Avram’ın ulaşamayacağı bir şey değil. Zira şu an elindeki (çoğunluğunun troublemaker’lardan oluşmuş olduğunu sürekli okuduğumuz) şu kadronun yine de sezonu çifte kupayla kapayamayacağını düşünmek manasız. Mourinho’nun yapamadığını yapabileceğini söylemek ise dediğim gibi tek bir takım karşısındaki “ayakta kalabilirliği”ne bağlı, Manu!

“I think he’s ready for the job. It’s a big job of course and whether he will do it better than Jose Mourinho I don’t know.”

Kaynak: http://getir.net/osz

Diyerek Avram’ın Chelsea ‘nin başına geçmeye hazır olduğunu belirten kişi İngiltere’nin eski teknik direktörü Sven-Goran Eriksson’du, bugüne (yani CL’de yarı final oynayadığı, ligde ise liderle aynı puana sahip olduğu) kadar bile sürekli eleştirilen Avram ve çetesinin yarın çifte kupaya uzandığında eminim ki, Toronto’da oturan, yukarıda mesajına gönderme yaptığım İsrailli çocuğun Chelsea taraftarı olmasından ötürü duyduğu haz kupa sayısı gibi çift yönlü olacak!

İsrail’de profesyonel futbolun Ulusoy’u Avi Cohen’in de dediği gibi:

“…He knows football”

Kaynak: http://getir.net/osz

Şampiyonlar Ligi 2008 Yarı Final | Chelsea FC – Liverpool (ilk maç 1-1) topiğinde yapmıştım Vetus Testamentum’dan Avram’a dair süslemeleri. Biraz daha devam edersem, şöyle bir son oluşturabilirim yazıma:

Genesis 12.1: RAB Avram’a, “Ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git” dedi. (İngiltere, Chelsea?)

Genesis 12.4: Avram RAB’bin buyurduğu gibi yola çıktı. Lut da onunla birlikte gitti. Avram Harran’dan ayrıldığı zaman yetmiş beş yaşındaydı. (Avram da 55 doğumlu)

Genesis 15.1: Bundan sonra RAB bir görümde Avram’a, “Korkma, Avram” diye seslendi, “Senin kalkanın benim. Ödülün çok büyük olacak.”

Genesis 15.5: Sonra Avram’ı dışarı çıkararak, “Göklere bak” dedi, “Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun o kadar çok olacak.”

(Latincesi için: 12.1 Dixit autem Dominus ad Abram:“Egredere de terra tua et de cognatione tua et de domo patris tui in terram, quam monstrabo tibi. ; 12.4 Egressus est itaque Abram, sicut praeceperat ei Dominus, et ivit cum eo Lot. Septuaginta quinque annorum erat Abram, cum egrederetur de Charran. ; 15.1 His itaque transactis, factus est sermo Domini ad Abram per visionem dicens: “Noli timere, Abram! Ego protector tuus sum, et merces tua magna erit nimis”. 15.5 Eduxitque eum foras et ait illi: “Suspice caelum et numera stellas, si potes”. Et dixit ei: “Sic erit semen tuum”.)


Bilmiyorum ki bu saatten sonra Grant’ın alacağı kupa sayısı, kazanacağı şampiyonluk sayısı gökteki yıldızlar kadar olsun. Hatta hiç emin değilim hem Chelsea’yi hem de diğer takımları tutan fanların gözünde başarılı bir teknik adam olarak kalsın. Ama bildiğim bir şey var ki bir süredir “Plague spot”a dönüşen Stamford Bridge’te öyle ya da böyle yeniden yüzler gülüyor, sonuçtan memnun BLUES asilleri için ilk defa CL finali oynayacak olmak Mourinho’yu unutmak demek, kupanın alınması ise yeni krala tacı vermek.

Somurtkan Avraham’a, Çokların Babası’na selam olsun bakalım!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bilgi

This entry was posted on 16/07/2008 by in Başka birtakım hassasiyetler, Genel and tagged , , , , , , , , , , .
%d blogcu bunu beğendi: