Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
>nietzsche bir kategori dışı olarak herakleitos’un (bkz: herakleitos un tanrı olması) hem yoldaşı hem de onun pınarından en çok yararlanmış olandır, bu açıdan bakıldığında kategori dışılığı hem sokrates’e olan karşıt duruşunu (nietzsche nin sokrates sorunu/@jimi the kewl ; “sokrates ‘in akıl- erdem- mutluluk denklemi, yunan’ın içgüdülerine tümüyle zıttır.”) hem de kiliseye vuruşunu açıklar. nietzsche’nin ahlakı, onu nihilist saymakla bu çağlar ve kavramlar öteliğini yok edebileceğini sananlar tarafından bertaraf edilemezdir. (bkz: #10664557) örneğin felsefe hocalarından nihat keklik onu “nihilist’tir, fakat materyalist değildir.” diye tanıtmıştır. (1) katılmak mümkün mü? asla. zira nihilizm başlığında da dediğim gibi; –teoman duralı hocamın da dediği gibi- nietzsche en büyük inanç sahiplerinden biridir. bunu bütün yazılarında görürüz, coşkun akar onun kanı, onun gibi biri nihilist olamaz. peki neden bu yanılgıya düşülmüştür? neden thomas j.j. altizer onu “en büyük ve en hakiki nihilist düşünür” olarak tanımlama gereği duymuştur? (2) borg‘un dediği gibi (3); nietzsche bir teorist değil, aforizma yazarıdır ve tutarlı olmak durumunda da değildir. zaten kendisi de en çelişkili durumu en bilgece tavırdan saymaktaydı. onun zerdüşt’ünü çelişkili olarak görmek mümkündür. bu açıdan bakıldığında nietzsche bütünüyle felsefe düşünce dünyasının kapılarını zorlamış, hatta sokratesçi kuşkuyla, evripidesçi dramayı yunan mucizesinin bitimini sağlayan etkenler olarak görüp, modern dünyayı şekillendiren iki yapıyı bütünüyle reddetmiştir. bu iki yapıdan biri platon’un devlet’i, öbürü de kapalı bir yaşamayı öneren, isa’nın yaşadığı gibi yaşamayı insanlara ödev sayan, tanrının krallığını öne süren kilise’dir. böyle olunca modern dünyanın iki büyük yönetim merkezini ayaklar altına aldığınızda tıpkı suut kemal yetkin’in dediği gibi; onun sonrasız dönüş kuramı, nietzsche’yi hiççi veya umutsuz biri yapmaz, aksine yalnızca günah korkusu içinde yaşama sırt çeviren zayıf insanlar için kötümserlik kaynağı olacaktır. ama yaşamasını sevenler, yaşamaktan asil bir sevinç duyanlar için nietzsche’nin felsefesi, coşturucudur. (4)
nietzsche’nin düşünce dünyasının kategorilerini delip geçip, “nihilist” yaftasıyla sınırlandırılamayacağının ve aslında onun anlayışında iyimserliğin, hiççiliğe karşılık çokçuluğun, bütünlüğün nasıl yer aldığına örnek zerdüşt’te sürüsüyle vardır. mesela birinde yılan alegorisi görürüz: “gerçekten orada gördüğüm şeyin bir benzerini daha hiçbir yerde görmemiştim. gördüğüm; yerde kıvranan, hırıldayan, kasılmış, perişan yüzlü genç bir çobandı; kocaman kara bir yılan sarkıyordu ağzından. bir insan yüzünde böylesine bir iğrenme, böylesine renk solduran büyük bir korku hiç görmemiştim. yılanın boğazına aktığı sırada belki de uyuyordu çoban. şimdi de çıkmıyor oradan. elimle yılanı çekmeye koyuldum, boşuna çekiyordum. o zaman bir haykırıştır koptu içimden: ‘ısır! durma ısır onu! başını, başını ısır!’ işte böyle haykırdılar ben de korktum, nefretim, tiksintim, merhametim, bütün iyim ve kötüm tek bir ses halinde. ey beni çevreleyen yiğit insanlar, atılgan ve gözüpek arayıcılar ve kim olursanız olunuz, kurnaz yelkenlerle bilinmeyen denizlere açılan sizler! sizler ki bilmece çözmekte ustasınız, çözün bakayım o gördüğüm bilmeceyi ve yorumlayın bana… boğazına yılan giren çoban kimdir?… haykırışına uyanan çoban dişlerini bütün gücü ile batırdı ve uzağa tükürdü yılanın başını! artık ne insan, ne de çobandı o! biçimi değişmiş, başı ışıkla taçlanmıştı; gülüyordu. yeryüzünde onun gibi gülen bir kimse daha görmedim.”
zaten nietzsche’nin ahlakdışı veya yaşama sevincinden uzakta olduğunu iddia edenler, nietzsche’nin bu sistemi topyekun adlandırmalarıyla tanımadığını, reddetiğini bilmeyenler ve bizzat nietzsche’nin öldürdüğünü söyledikleridir. ona göre sokrates; “monstrum in fronte monstrum in animo” dur, o bu ifadesiyle sadece kuşkucu antik bir filozofu değil, ondan türemiş olan platon’un ütopyası iken, “eğer devletin yararına olacaksa, olması mübah olan” şartıyla modern dünyanın damarlarına şırınga edilmiş yönetici-devlet-efendi anlayışı eleştirmiştir. kapalı bir yaşama, hatta hiçi öne sürerek yaşamayı insandan alan, töre erdemi bütünüyle nietzsche’nin oklarıyla zedelenmiştir.
peki sonuç ne olmuştur? gidişat ne olmuştur? dünya bana göre, devletler ve baskın düşünce akımları çerçevesinde, nietzsche’nin zerdüşt’ününkinden ziyade platon’un mağarasına tıkılı kalmıştır. bunu da yeni dünya düzeninin insanı, profanlaşmış homo economicus olmaya zorlamasından çıkarmak mümkündür. (bkz: insan ya da trajik olan) çağ satın alma çağıdır, çağ değerler üzerinden prim sağlayıp, değerlerin altını üstünü getirerek, yeni değerler yaratma çağıdır. tabi böyle bir çağda, çoban da çobanlığıyla, yılana teslim bu haliyle de yılana düşman olmak durumundadır.
şöyle bir alegoriye sarılmam mümkün mü acaba; felsefe, özellikle de sokrates’le birlikte ağacın dibinde uyuyup kalmış çobandı, nietzsche ise onu boğazından ısıran zehirli mi zehirli bir yılan. sonuç mu? sonuç yok. sonuç sadece zehir.
notlar:
1- nihat keklik, türk islam felsefesi açısından felsefenin ilkeleri
2- thomas j. j. altizer , the challenge of nihilism , journal of the american academy of religion > vol. 62, no. 4, settled issues and neglected questions in the study of religion (winter, 1994), pp. 1013-1022
3- borg, meerten ter. 1988. “the problem of nihilism: a sociological approach.” sociological analysis 49: 1-16.
4- nietzsche, zerdüşt böyle diyordu, önsöz; suut kemal yetkin, varlık yay. 122, ekim 1983