“Hane Delfos’da «gnothi seauton» yollu, her şeyi itidalle yollu laflar vardır. İtidal, orta yol çok fenadır bence. Hane hükümetin ne aşırı sol, ne aşırı sağı gibi. Hiçdir bu takdirde. Geleceğe giden her yol başında her bir ilericiye karşı, geçmişi bekleyen binlerce bekçi vardır. Aman, geçmişin sözüm ona bekçi kulelerinin savunucusuz kalacağından korkmayalım. Her insanın yapacağı, o ölü yüke katılmamaktadır. Zaten yaradılış kâfi mikdarda ölü yük sürüklüyor. Eyinin itidalda olduğunu sanmayalım, o Sokrat ve makulesi kokmuş filozoflar gibi. Çoğunluk alçak bir seviyede düşünmeseler, itidal belki doğru olabilirdi. Bu böyle olmayınca, başkalarının aşırı sayılabilecek bir katta düşünmeleri gerek. Bugünün itidali yarının en az insanî düşüncesi olacak. — Uluç Ali için İspanya tarihini karıştırmak gerekti. Şarlken’in oğlu veliahd Prens Filip, Granata’ya girerken Engizisyon yolda iki yüz insanı yakmıştı heretik deye. O zamanın itidalcıları bu kadar çok insan yakılmaması kanısında olurlardı. Örneğin yalnız yüz ya da elli yakılsın derlerdi. Hane altın itidal bunu emrederdi. Aşırı fikirde olanlarsa hiç kimsenin yakılmaması kanısında olurdu. Ben denizden söz ediyorum, ebediyet yolunda olan ve insan mukadderatını taşıyan şu dünya gemisini düşünelim. Denizlerdeki gemiler gibi safrası vardır, yelkeni de. Aman yolda alabura olur deye, dengesini sağlamak ve safrasının etkisini ziyadeleştirmek için yelkeni söküp ambarın karanlığına mı tepmeli? Apak yelken çakıl ve kumla çakıl safrası üzerinde çürümek için dokunmadı. Her kıyıda kumla çakıl safrası gırladır. Ama yelken nadir ve değerli bir şeydir. Onun yeri ambarın karanlığı değil ama direğin tepesindedir, ki enginin rüzgârını ta yürekten tutsun.”
(Halikarnas Balıkçısı’nın Azra Erhat’a yazdığı 7 Ocak 1963 tarihli mektuptan = Azra Erhat, Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı, Adam Yayınları, 1985, s.176)

Super.Ama asirilar iyi yonde asirilarsa…