Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Geçen gün Kadıköy’de bir kafede bir arkadaşla buluştuk. Bir süre siyaset ve felsefe üzerine sohbet ettik, beri yandan yeni kitap ve makale projelerimizi masaya yatırdık. Sonra daha uzun bir süre ıvır zıvır konular üzerine konuştuk. Malumunuz, çok kahve içiyorum. O gün de -sık gittiğim için ismini vermek istemediğim- kafede üç adet sade Americano içtim, evden çıkmadan önce de içmiştim. Sohbet sırasında mide ve pankreasımda bir ağrı meydana geldi, senelerin birikmiş kahve yükü sonunda vücudumda arıza çıkarmaya başladı diye içimden geçirdim, zira daha önce hiç böyle bir ağrı hissetmemiştim, bu minvaldeki uyarıları da hiç ciddiye almamıştım.
Arkadaşım konuşurken ben konudan koptum, sadece “acaba bundan sonra kahve içemeyecek miyim? Umarım doktorluk olmam, kahve benim için hayatî bir unsur, ey Zeus, lütfen bu ağrının sebebinin başka bir şey olduğuna dair bir işaret yolla” gibi birtakım tuhaf düşünce ve isteklerle kafamı meşgul ettim.
Arkadaşım bir ara elimle karnımı bastırdığımı görünce, “hayrola karnın mı ağrıyor” diye sordu. Kendimi birden çocukluğumdaymışım gibi hissettim, düşündüm de, çocukluğumdan beri karnım ağrımamıştı, çocukken de fazla erik yedikten sonra galon galon su içmek gibi türlü haylazlıklardan ötürü karnım ağrırdı veya üşüttüğüm için elbette. “Yok yok, bir şey yok” dedim ama bu o an iyi bir cevap değildi, zaten devamını da getiremedim. Bir insan karşısındaki konuşurken niye eliyle karnını ovarak bastırır ki? Sohbetimiz bitti, yani bu olaydan ötürü bitmedi tabi, iki taraf için de “kalksak mı” sorusunun sorulma vaktinin geldiği anlaşıldığında, hesap istendi ve kalkma istemi pratiğe döküldü. Kalkmak isteyenler böyle kalkar, yapacak bir şey yok.
Arkadaşımdan ayrıldıktan sonra karın ağrım geçti. (Bunu okuyorsan, üzgünüm, aşağıda da üzüntümü belirteceğim) Karın ağrımın sebebinin, sohbetin ıvır zıvır konular üzerine yaptığımız gereksiz kısmı olduğunu düşündüm. “Tam olarak böyle olamaz, olmamalı, sosyalleşme bilinci ve gereği sende karın ağrısına sebep olmamalı” diyerek içimdeki yarı misantrop olan kaba yaratığı dizginlemeye çalıştım.
“Sen belki idealinin ve hayallerinin, belki kaderin olan karakterinin esiri olabilirsin ama bu esarete bir son vermek senin elinde” diye kendimi uyarmaya çalıştım, uyarmak ile kastettiğim elbette “kışkırtmak” ama kışkırtılamadım, çünkü kendime karşı yeter dozda kışkırtıcı olmamam gerektiği konusunda bir öz-savunma mekanizmam var, bu herkeste vardır, kuzum.
Ancak yine de insanın her zamanki ciddi yükümlülüklerinden fırsat bulup kendisini Herakleitos’un ölümünde olduğu gibi, inek tezeği sürülmüş vücut gibi gerilmekten kurtarabilmesi için ıvır zıvır konularda düşünmeye ve konuşmaya ihtiyaç duyduğunu varsaymak istedim. (Zira ciddi yükümlülükler gerer, kop gel yükümlülüklerinden!) Kadıköy sokaklarında turlarken istediğim buydu. Ancak varsayımlar onaylanma yetkinliğinde rasyonel ve mantıksal neden-sonuç ilişkisini kurabilecek bir akla ihtiyaç duyar, o aklı varsayımlardan mahrum bırakan bir öz-savunma mekanizman varsa, varsaydığını sadece yalnızlığa terk edersin, bu bazen en rasyonel tercihtir ve tek tanığı sensindir.
Bir sigara yaktım, tam da Basta Street Food Bar’ın önünden geçerken.
İçimde yeni bir istek olarak, bir bara gitme isteği hasıl oldu, “karın ağrımın geçmesini kutlarım”, diye aklımdan geçirdim, demek isterdim ama hayır, aklımdan geçen bu değildi, çünkü bu yazı normal insanların aklından geçmeyecek şeylerin akıldan geçebildiği bir romana ait değil.
Tam da temasına uygun bir mesajı olan bir yazı bu, yani ciddi yükümlülükler arasında ıvır zıvır üzerine konuşarak gevşeme arzusunu yerine getirme yazısı. Bu yazıyı okuyanlar için üzgünüm, sohbetinin bende karın ağrısına sebep olduğunu ima ettiğimden, ilgili arkadaşım için daha da üzgünüm. “Kaba insanlar” böyle üzülür, sorry.
Herkese gereken şey böyle bir şey olsa. Keşke birileri de benim sohbetimden karın ağrılara düşse ya da benim karın ağrılarımın sebebi bunlardan biri olabilse.
Hi this is a test for your atricle:)