Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
Bugün Remzi Kitabevi’nden iki kitap aldım biri Mary Shelley klasiği olan Frankestein (çev. Orhan Yılmaz, İthaki, 4. baskı 2012), diğeri ise Dr. Rıza Tevfik’in Felsefe Dersleri (Türk Felsefesine Yön Veren Metinler serisi içinde, günümüz Türkçesine uyarlayan Mehmet Münir Dedeoğlu, Altınpost Yayınları, 2012).
Galatasaray Lisesi’nden mezun olup, Mülkiye’ye kaydolan ancak bir dergi çıkardığı için oradan kovulan ve Tıbbiye’ye geçen Rıza Tevfik (1869-1949) bir dönem de İttihatçılara birlikte hareket edip milletvekili bile seçilmiş. Sevr’deki heyette de imzası olan Rıza Tevfik ağır bir sürgün cezası çekmiştir. Bektaşi ya da Mason olduğu da söylenen rahmetlinin temel felsefe hizmeti ise entelektüel camiaya Bergson’u tanıtması ve Türk mistisizmi ile onun arasında bağ kurmaya çalışmış olmasıdır. Bununla da kalmamış, felsefe simalarının görüşleri hakkında yorumlarını da paylaşmıştır. Bugün aldığım kitapla birlikte kendisini ve fikirlerimi daha da yakından tanıyabileceğimi düşünüyorum, bakalım hayırlısı.
Yalnız, kitabın fontu ve diğer biçimsel tercihleri hiç hoşuma gitmedi. Özensiz lise öğrencisinin dönem ödevini hatırlatıyor.
Shelley’in Frankestein’ından bahsetmeye gerek yok, sadece güvenilir bir Türkçe çevirisi bulunsun istedim. Doğru bir tercih mi, zaman içinde öğrenmiş olacağım. Baskısı falan da hoşuma gitti. Yazarın The Last Man‘ine de bir giriş yapabilirim umarım.
Felsefe Dersleri kitabının kapağında yer alan Raffaello Sanzio da Urbino’nun Atina Okulu’nun orijinalini, geçtiğimiz Paskalya’da yaptığım Roma/Vatikan seyahatinde, Vatikan galerilerinden birinin duvarında gördüğümde, kendimi tutamayıp ağlamıştım. Cappella Sistina’nın içine girdiğimden beri kendime gelebilmiş değilim, o ayrı!
Bu yorumun bana Good will hunting’deki park konuşmasını hatırlattı.