James Dean (cesedin yakışıklı olsun imgesi) gibi yaşamakta var hayatta, Cemal Kutay (alabildiğine yaşlılık imgesi) gibi yaşamakta. Sahi ne diyorduk? Baumgarten diyorduk. Cesedi güzel görünen biri mi bilmiyorum ama geride bıraktığı Aesthetica mirasının gösterişli olduğunu söyleyebilirim, işte makûl bir soru aklı yetene, bu uğurda ciddi olup da beşeriyette yapı-taşı ya da mil-taşı olmak isteyene: Aesthetica‘nın modern anlamda kuram babası olacaksın ama yalnız ve -çevrendekilere nispî- erken öleceksin, var mısın? Senden sonra yaşayacak olanlar senin toprağa karışmış solucanlı cesedinin üstündeki mermere şanlı adından ötürü çiçek falan bırakacak, var mısın? “Yokum” diyorsan buyur Moda orada, kap giriş kattan bir daire, al iki kedi seve seve cam kenarında seksen-beşinci yaşını kutla.
F. C. Beiser diyor ki, Aesthetica disiplininin doğum-tarihi -modern anlamda- Baumgarten’ın Meditationes philosophicae de nonnullis ad poema pertinentibus (1735) ile Aesthetica‘nın (1750) basım tarihlerine denk düşer [*]. Böylesine devrimci bir kuramcıdır Baumgarten. Batı düşünce tarihinin sine qua non’u olan ‘x’in babası‘ nitele(ndir)mesinden o da nasibini almış haliyle “Estetiğin babası” deyivermişler [**]. Ancak bu fikre farklı açılardan yaklaşıp karşı çıkanlar da vardır, örneğin P. Romanell der ki, “Madem işin içine moderni katıyoruz ben de diyorum ki, modern bilim anlamında estetiğin babası Vico’dur” [***] Ünlü felsefe tarihçisi Frederick Copleston’a sorarsanız, Shaftesbury ve Hutcheson gibi üstün zekâlar İngiltere’de, Baumgarten’den evvel estetik üzerine kalem oynattığından Baumgarten ‘estetiğin babası‘ olamaz [****]. Neticede babası olsun veya olmasın, anası (yani Yunan) belli olan modern estetik anlayışının kendine has dölleyicilerinden biri olmuştur Baumgarten, kuramsal açıdan. Belki sadece yatak arkadaşıdır, belki dostu, belki seviyeli ve uzatmalı bir beraberlikleri vardır.Ancak Baumgarten bir kategorizasyon zekâsına sahip, tipik bir Renaissance sonrası Alman’ı, bu karakteriyle. Bu yüzden onun asıl derdi, “estetik” yani “güzel üzerine düşünme” durumunun kendisi nedir, onu kategorize edebilmektir. Anu önemli kılan da bizzatihi budur, yani estetiğin kavramsal açıdan incelenebilecek bir zemine çekilmesini sağlamıştır.
Madem ki “güzel üzerine düşünmenin sanatı“nı (ars pulcre cogitandi) belli bir şablona oturtmaya çalışıyor Baumgarten, o halde her şeyden önce, zihnî faaliyetlerinin yetkinliğiyle diğer insanlar arasından sıyrılan özel insanların faaliyet alanına giren özgür sanatları da (artes liberales) göz önüne getirmesi gerekir. Bunun için Baumgarten Aesthetica‘nın önsözünde daha ilk cümlede estetiği tanımlarken “theoria liberalium artium” der, yani “[estetik] özgür sanatların teorisidir“. Buna bağlı olarak bu sanatlarla ilişkili, kimilerine göre “allah vergisi” kimilerine göre disiplinli bir çalışmanın ürünü olan birtakım yan sanatlar da estetiğin alanına girer. Örneğin ars attendi yani “dikkat sanatı”, ars abstrahendi yani “soyutlama sanatı”, ars mnemonica yani “bellek sanatı”, ars praevidendi et praesagendi yani “öngörme ve önsezi sanatı”, ars fingendi yani “tahayyül sanatı” gibi.
Böylece Baumgarten fen ilimleri, din ve ahlâk değerlerinin ötesinde salt “güzel üzerine düşünme” alanına ilişkin birtakım ölçütler belirleme ve bu ölçütleri kendi içinde tutarlı bir dizgeye dönüştürme çabası içindeymiş gibi görünür. Ancak buna rağmen onun tümden özerk bir estetik anlayışı içinde olduğunu da düşünemeyiz, hatta aksine bu düşünceye karşıdır. O sadece ölçüt belirler ve estetiği kavramsallaştırır, gerisine karışmaz. Ona göre sanatçı ahlâkî ve dinî zorlamalara boyun eğmelidir (Aesthetica 45, 182-183); bilimin yararı, insanlığa faydalı olan ahlâkın ve siyasî hedeflerin değeri gayet açıktır (Aesthetica 3). yani Baumgarten’ın ars aestheticae‘ı (estetik sanatı) dönemin ruhuna uygun olarak fincancı katırlarını ürkütmemeye dayanır. Sıkıldım, sonra yine bu başlığa geleceğim.
Yıldızlı pekiyi kıvamındaki notlar: