Dr. C. Cengiz Çevik (Klasik Filolog) – Blog

Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.

Baskın Oran ve Paralı Eğitim Meselesi Üzerine

Baskın Oran’a mesafeli yaklaşmamın iki sebebi var sanırım:

1. Taraftarlarının Sivasspor taraftarı gibi olmasıdır. Yani bugün tarafı olabileceği alternatif bir saf olmadığından desteklemeye mecbur kaldığı halde sanki öyle değilmiş de, gerçekten Baskın Oran’ın görüşlerini hatmedip, “zaten başından beri baskın orancıymış gibi davranarak” allah ne verdiyse onun izninden giden dahası oran’ın belki de en etkili söylemlerinden, çözüme yönelik olan “üniversitede paralı eğitim” fikrini görünce de önünde arkasında ne olduğunu, bu fikri ortaya çıkaran akademik üretim gereksinimlerinin içeriğini düşünmeden (ki düşünse de bulamaz, çünkü temelde akademi yuvasının hangi ihtiyacı karşıladığını bilmez) karşı çıkan ya da tam ters bir şekilde salt baskın oran ortaya koydu diye bu fikri savunmaya kalkışan taraftarlar bir nevi anti-Baskın Oran timi gibi çalışmıştır benim için.

2. Oran’ın siyaset açılımı (herkes bir açılım tutturmuş gidiyor) ya da atılımı. Zira ben Baskın Oran gibi sorunlara dair fikir sahibi olmakla kalmayıp çözümler de sunan (katılsam da katılmasam da) düşün adamlarının mutlaka yayınlar (bilimsel kitaplar, dergilerde makaleler, gazetelerde röportajlar vs.) aracılığıyla kitlelere ulaşmasından yanayım. Şerif Mardin’in “mahalle baskısı” kavramını düşünün, bir siyasetçi olsaydı bu kadar gümbürtü koparabilir miydi? (Bana göre Baskın Oran, bir Ufuk Uras değildir) Her türlü olumsuzluğa rağmen, tekrar ediyorum, Baskın Oran’ın “üniveristede paralı eğitim” fikrinin kopardığı gümbürtüyü düşünün. İşte ben bunu tercih eden biriyim; yoksa siyasetin kaygan zemininde dansözlüğün (http://www.haber7.com/haber/20070617/AKP-CHPden-yuz-kat-daha-solcu.php) ne düşün adamlarına ne de o düşün adamlarından ciddi ciddi medet uman aklı selim sahibi kitlelere bir faydası vardır. Bu iki sebep beni zaten mesafeli yaklaştığım Baskın Oran’dan iyice uzaklaştırmışsa da, yine de (üç oluyor) “üniversitede paralı eğitim” fikri bana akademi algılayışını çok farklı açılardan değerlendirme imkanı verdiği için kayda değerdir.

Az evvel tv’de denk geldi; Baskın Oran beyefendi diyor ki eğer bu sistem böyle devam ederse “ileride üniversitelerde iki tip öğretim görevlisi kalacak: ya çok idealist olan birkaç kişi ya da bir sürü kabiliyetsiz.” Bu müthiş bir tespittir. Ben Baskın Oran’dan bağımsız olarak bu tespite başka açılar aracılığıyla ulaşmıştım. Şöyle açımlayayım: Celal Şengör’ün de bir söyleşide söylediği gibi, üniversitelerimizde yaşanan altın çağ’ın mimarları olan Alman prof’ların yetiştirmiş olduğu değerli bilim adamlarımız maalesef kendileri gibi değerli bilim adamları yetiştirememiştir. Peki burada olumsuzlayıcı faktör ne olabilir? Genlerimizde bir sapkınlık veyahut bir bozukluk olmadığına göre, belirlenen sistemde bir güdüklük aramamız gerek. Alman prof.’lar geldikten sonra neredeyse yoktan var edilen bölümler ve sistemler bir süreliğine işleyebildiğine göre (ben kendi sahamdan, klasik filoloji ve felsefeden yığınla değerli ilim adamından bahsedebilirim, herkes kendi sahasından isimleri eklesin bir liste oluşturalım, sandığımızdan da büyük bir akademik ilim ortamının mümkünatını tasdik ederiz), hazır işlemeye başlamış olan sistemin neden durduğunu, neden büyük profesörlerimizin, akademik zihinlerimizin yanlarına “çanta taşıyıcı” alarak hasbelkader işleyen akademik üretime dayalı sistemin canına okuduğunu anlayabilmemiz için evvela yetiştirilen tiplerin müşterek güdüklüğünü anlamamız gerek. Bana kalırsa askeri darbeler ve yök faktörü bu güdüklüğü besleyen öncelikli kaynaklar değildir. Temelde üretime dayalı bir zihniyetin öneminin vurgulanmaması sorunuyla karşı karşıyayız (bu hayatımızın her alanı için geçerli; üreten, soru soran, sorgulayan zihinlerden daima korkar haldeyiz. Pısırık ve tükenmiş çocuklar yetiştirmek, böylelikle ileride fazlasıyla zahmet çekmemek istiyoruz). Ve lisans döneminde ne de lisansüstünde üretmeyen dahası akademik kariyerini şişirirse bir 30 sene boyunca da üretme gibi bir derdi olmayacağı belli olan doktora öğrencisinin salt tezini başarıyla savundu diye (sanki bu onun görevi değilmiş gibi) ondan ekstra bir üretim beklemediğinizi gösterircesine yanınıza araştırma görevlisi diye alırsanız, bu akademik üretimin değil sistemin belirlediği minimum requirements’ın bir zaferidir. Nasıl ki bir sınıftaki üst düzeyde başarılı olan öğrencinin değil, ortalama düzeydeki öğrencinin baz alınması sınıftan ekstra bir muhakemenin, sorgulamanın beklenmediğini buna ek olarak yeni fikirler üretilmesinin de gerekli olmadığının kabul edildiğini gösterirse; hocasının çantasını taşıyan ve buna ek olarak tezini de iyi savunmuş olan (bu onun için bir vergi, bir vatandaşlık [öğrencilik] görevi; bunu yapabilmiş olması başarılı olduğu anlamına gelmez; bu zaten yapması gerekendir) her doktora öğrencisinin akademik nefer olarak görülmesi o akademi zemininde bir algılayışın eksik olduğunu gösterir. O da idealizmdir. İdealizm bir algılayıştır. Hayata karşı ya idealist olursunuz, ya da olmazsınız. Zanaatinize karşı ya idealist olursunuz, ya da olmazsınız. Sevdiğiniz insana karşı ya idealist olursunuz, ya da olmazsınız. İkisi aynı anda olmaz. Sevdiğiniz insana ve mesleğe hem sadık, hem de sadakatsiz olamazsınız. İdealizmde ideal belirleme vardır; ideali belirleyen de yüce zanaatinizin size dikte ettiği yasalardan oluşur. Bu yasalar on günde oluşmamıştır; büyük bir geleneğe sırtını dayar. Zaten bu yüzden dipnot ve kaynakça kullanımı bu geleneğin karşısında bizim (bugünün idealistlerinin) ne kadar cüce; yarın ise bizden sonrakiler için dev olduğumuzu gösterir (itinayla bakınız: Stand on the shoulders of giants/@jimi the kewl).

Yazımın tamamını okumak için tıklayınız:
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=15362767

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bilgi

This entry was posted on 08/02/2009 by in Felsefe - bilim, Genel and tagged , , .
%d blogcu bunu beğendi: