Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
>
Bu hiçbir zaman olmadı; Murat Belge beyefendi Birikim Dergisi‘nde Ekim 2006 tarihli 210. sayısında “Mavi Anadolu tezi ve Halikarnas Balıkçısı” başlıklı makaleyi yayınladıktan sonra ben bu sözlükte Murat belge/@jimi the kewl entirilerini girmiş ardından bunları yeterli ve amacıma uygun görmeyip #10675021 no’lu entiriyi girmiş, bütün bunları yaparken dışarıda kimi çevrelerde bu “polemik”ten (polemik kelimesini tercih etmemin sebebi, şu an Attila İlhan üstadın “büyük polemikçi” diye anıldığının aklıma gelmesidir) çıkarılacak, üzerinde durulası tek değerin bana ait olan “murat belgesiz” tabiri olacağını bilmiyordum. Söyleyeceklerimi söylediğimde, yani söz geçici olarak bittiğinde yetmez kadar (eşit değil “yeteri kadar”) insan evladından destek ve tepki mesajları almış; Murat Belge’nin gerçekten de belgesiz konuştuğuna binaen ve bu hususta (“Mavi Anadoluculuk”) her türlü tartışmaya girmem gerektiğini hem kendime hem de adlarını/mahlaslarını zikretmeye gerek duymadığım insanlara bildirmiştim. Bunda o kadar emin ve kararlıydım ki; zamanında mezun olduğum lisenin adını hatırlatarak “Kenan Evren” nesline beni sıkıştırmak ve hapsetmek isteyenlere taş çatlasa “murat belgesiz” deyişim kadar sert olan bazı ifadeler kullandığım için sonradan pişman olmuştum. Çünkü bu entirinin ilk paragrafında yermiş olduğum “insanları çuvala yerleştirip ona göre silbaştan bir muhakeme süreci başlatma” gibi bir davranış olarak görülebilirdi; ben de onlarınki gibi politik neferlikten başka bir numarası olmayan “defectus defector animal insipiens” olarak tanınacaktım.
“Murat Belge’nin halleri” bahsinde bundan bahsetmemin sebebi, bu kümenin içinden bir tanesiyle mücadele etme gereğini duymuş olmamdır. çünkü “insipiens insan” sorgu mekanizmasını idollerden hareketle çalıştırmayan, dahası çalıştırmamaya programlanmış bir robot gibi bu duruma aslında mahkum olan insandır. bu mahkumiyeti şöyle gösterebilirim: murat belge fanları da “Murat Belge’nin halleri”nden mustariptir; yani XVI.-XVII. yy.’da F. Bacon’ın idola specus dediği “Yaratılmış küçük mağara idolü” (#11239026) insanın belki başlangıçta tercihi olabilir; ama sonradan mahkumiyetidir! onlar için de yerilemez mağaranın girişinde “murat belge”nin adı yazar. (en ufak eleştiride siz o mağarayı buldozerle yıkmaya gelmiş belediye ekibi muamelesi görürsünüz; o vakit kendilerine yakıştırdıkları şey gecekondu düşünüdür) o mağaradan çıkış izni, kapıda bekleyen polyphemus’un kandırılmasıyla mümkündür. bu da bir nevi celladına aşık olan sefil mahkum artık gözünü açması demektir; bunu homerik metinlerde odysseus’un kurnazlığıyla sembolleştirmişler; yani troya savaşı’nı kendi kurnazlığına, aklına, vazgeçilemez insan doğasına yakıştıran o odysseus’un niteliğine… yani idolünden sıyrılan insan onun gibi hybris’e düşer; bir nevi yarı-tanrı kabul ettiği Murat Belge’sinin hallerinden sıyrılınca kendi küçük mağarasından da kurtulmuş olur. aksi durumda çuvallarıyla, mağarasıyla, yarı-tanrısıyla koca bir ömrü bir köle gibi sonlandırır. bu da aslında anasının karnında masumca beslenirken, layık olduğu muamele asla ama asla değildir.