Birtakım filolojik hassasiyetler: Eskiçağ ve günümüze dair kişisel okumalar ::: İstanbul Üniversitesi, Latin Dili ve Edebiyatı bölümü, Dr.
>
Cemil Meriç, “Cengiz’e Mektup”
(Jurnal’den)
Yaptığı işten memnun olan yok, diyor ihtiyar Horace. Mesleğini isteyerek seçen de şikayetçi. Kader komedilerini yüzyıllardan beri bize saklamış, bize yani Şarka. Bu satranç tahtasında Vezir paytak, Atın önünde daima et. İşbölümü. Hangi işbölümü? Aydının omuzundaki yük bir düzine şaman’ın taşıyamayacağı kadar ağır. Her şeyi bilecek, bilecek ve yapabilecek.
Mesleğini isteyerek seçmek… nerede? Spencer mühendisti. Paul-Louis Courier asker. Rodin tutturmuş yaptığın işten zevk alırsan sanatkârsın diye. Seçitn hürriyeti hudutsuzmuş gibi. Aristo’ya meyhane çıraklığı yaptınr bu cemiyet. Hegel’i Çemişkezek’e Almanca hocası yollar. Kalabalık bayılır insan beynine. Hemcinsini bir kaplan açgözlülüğü ile yutmaz. Medenidir kâfir. Beynini yer, kalbini yer. Ama gemideyiz, kaptan asırlardan beri sarhoş, tayfalar amelimanda. Her fırtınada bir parçası kopmuş geminin ve kopuyor. Bu gemiden kaçan kaçana. Sen gemiden kaçmak istemiyorsun. Kamarada, kamaralarda esrar içen yolcular. Salonda, salonlarda caz, çıplak kadın eti, ter, esans.
Bir köşede alnını yumruklamak ve kadere sövmek ağız dolusu. “Les Chemins de la Libertâ’yi okudun mu? Kopan, bedbaht’tır. Bir dâvaya, bir mezhebe bağlanmak. Her dâva karanlık, her mezhep gülünç. Ya sana koşacak kalabalık, karşında el pençe divan duracak. Ya sen onun içinde eriyeceksin. Yalnızlık cüzzamlıya yaraşır. Cüzzamlıya ve Tanrıya. Okuyan kopar. Din, bir kavme benzeyen ondandır, diyor. Sen hangi kavme benziyorsun dostum. Arkanda birbirine dil çıkaran kilometre taşları. Yol yarılanıyor yavaş yavaş. Ne yaptın? Senden evvelkiler ne yaptı? Ya “Candide” gibi köşene çekil, iddiasız, sinirsiz gününü gün et. Ya boğuş. Kolların bağlı. Kendin bağladın. Lete’de yıkanmak. Lete yok. Ama uçurumlar da zirveler kadar cazip. Ne istiyorsun? Tevekkül güç, isyan vahim. Pascal’ın parmağı kiliseyi gösteriyor. Marx’inki kalabalığı.
Bu belde’de matematikçi garip bir tufan öncesi hayvan. Ne yer, ne içer, neye yarar. “Abstrait” ile uğraşmak mirasyediliğin ta kendisi. Yangında tulumbacıya ihtiyaç var. Zekalar Sfenks’in boğazına sarılmalı, hayatı kucaklamalı. Matematik, şiir. Matematik, kaçış. Adeta bir ihanet. “Dairelerime dokunmayın” demiş koca Arşimed. Dünyanın bir tarafında ilmin istiklal ve haysiyetini haykıran büyük bir “temoin”a ihtiyaç vardı. Türkiye’de Arşimed’e ihtiyaç yok. Yani tarih ona böyle bir misyon yüklememiş. Dertlerini anlayabildim mi acaba? Arada uzun bir gürültü patırtı. Sesin duyulmuyor. Ama bu hepimizin derdi değil mi? Kopmak ve bağlanamamak.