“Başlangıçta kalabalık vardı ve kalabalık kötüydü. Gibbon’un 1776 tarihli ‘Decline and Fall of the Roman Empire’ (Roma İmparatorluğu’nun Gerileyişi ve Çöküşü) adlı eserinde, Romalı ayak takımı, genellikle bir demagogun kışkırtmasıyla, yüksek sesle bedava yiyecek ve eğlence (‘ekmek ve oyunlar’) ile yatıştırılmayı talep ederek düzenli olarak ortaya çıkar ve yönetemeseler de, bazen kimin yöneteceğini seçerler.
Gibbon bir tür muhafazakâr radikaldi -Hıristiyanlığı küçümseyen ve özgür düşünceli Epikurosçuluğa bağlı, ancak sosyal düzensizlikten korkan- ve ‘kalabalık’ ile herhangi bir büyük şehrin lümpen proletaryasını, hatırladığı Roma kadar kendi Londra’sını da kastediyordu. Bir halk seçimi sırasında iki kalabalık birbirine bağırırsa ne yaparsınız? Dickens’ın 1820’lerde yıllarda geçen ‘Pickwick Papers’ adlı eserinde Bay Pickwick’e sorulur. Bay Pickwick’in koruyucu tavsiyesi, ‘En geniş kitleyle birlikte bağırın,’ olur.
…
Kalabalıklar gerçekten değişti mi, yoksa sadece onları tanımlamak için kullandığımız kelimeler mi zaman içinde değişti? Kalabalıklar gerçekte sadece rasyonel bireylerin sürekli değişen bir araya gelişleri midir? Yoksa Bulgar asıllı İngiliz yazar Elias Canetti’nin inandığı gibi, kaynayan bir grup halinde bir araya gelen insanlar, gruptaki hiçbir bireyin tek başına üstlenmeyeceği şekillerde hareket ederek kendi başına bir şey haline mi geliyor? … Canetti ‘kapalı’ ve ‘açık’ kalabalıklar arasında bir ayrım yapmıştır: Bastille’e saldıran kalabalık gibi açık kalabalıklar, farklı bağlılıklara sahip birçok insanın, çoğu zaman iyi tanımlanmamış olsa da, ortak bir amaç için bir araya geldiği kalabalıklardır; kapalı kalabalıklar ise önceden tanımlanmış bir amaç için bir araya gelen örgütlü kalabalıklardır.
…
Kapalı ya da açık, kalabalıklar tarihsel etkenler olarak varlığını sürdürüyor ve başlı başına bir çalışma alanı haline geldi. Iowa Üniversitesi’nde ortaçağ tarihçisi olan Shane Bobrycki, ‘The Crowd in the Early Middle Ages’ (Princeton) adlı yeni kitabında, insanların kalabalıklar hakkındaki düşüncelerinde bir dönüm noktasını anlatıyor.
Bu dönem, toplumun hızla kentleşmesinin Roma vulgus’unu ya da kalabalığını azalttığı ya da ortadan kaldırdığı, ancak Roma düzeni ve düzensizliğine dair anıların varlığını sürdürdüğü bir dönemdi. Bobrycki, kendini kutsanmış bir şekilde eski moda bir bilim adamlığına adamış, anlamın giderek daha ince tonlarını kazıyor, kalabalıklara, çetelere ve toplantılara atıfta bulunan tüm Latince terimleri gözden geçiriyor.
Ortaçağ Avrupa’sında vulgus, pleb, turba, populus ve rustici arasındaki ince farkları uzun zamandır ayırt etmek istiyorsanız, işte nihayet size yardımcı olacak kitap. Ve bu farklılıkların gerçekten de bir ağırlığı ve önemi var. Vulgus’un ölmekte olan şehirlerden kırsala sürüldüğünde nasıl rustici’ye, yani eli yabalı köylülere dönüştüğünü öğrenmek büyüleyici. Klasik Latincede ‘sıradan halk’ anlamına gelen plebs sınıfı, daha nötr bir şekilde ‘topluluk’ anlamına geldi. Bobrycki bize şu güvenceyi veriyor: ‘Vulgus bile artık tüm kalabalık kelimelerinin baş tacı olan geniş populus’un bir başka karşılığı olabilirdi.’…”
Devamı ve kaynak: Adam Gopnik, “What’s the Difference Between a Rampaging Mob and a Righteous Protest?”, The New Yorker, 18 Kasım 2024. Link